Page 9 - EY-VG_Kasim_2019_v3
P. 9
ii. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Yukarıda yer verilen kanuni düzenlemelere göre kanuni
temsilcilerin VUK’un 10’uncu maddesi kapsamındaki
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un sorumluluğu, vergisel ödevlerin yerine getirilmemesi halinde
(AATUHK) “Limited şirketlerin amme borçları” başlıklı 35’inci ortaya çıkan, kusura dayalı bir sorumluluk olup yalnızca VUK
maddesinde; kapsamında yer alan alacaklarla sınırlıdır.
“Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen AATUHK’un 35’inci ve mükerrer 35’inci maddelerinde yer
tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alan sorumluluk müessesesi ise kusura dayalı bir sorumluluk
alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya müessesesi olmayıp bu noktada sorumlu tutulabilmek
sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi için kanuni temsilci veya ortak olmak yeterlidir. Ayrıca bu
tutulurlar. maddelerde belirtilen sorumluluk Kanun’un 1’inci maddesinde
sayılan bütün amme alacaklarını kapsamaktadır. Dolayısıyla
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı AATUHK’un kişilere daha geniş bir sorumluluk yüklediği açıktır.
devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme
alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre 5766 sayılı Kanun’la AATUHK’un mükerrer 35’inci maddesine
müteselsilen sorumlu tutulur. eklenen fıkra ile kanuni temsilciler VUK kapsamındaki alacaklar
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda dahil olmak üzere AATUHK’un 1’inci maddesinde sayılan tüm
pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, kamu alacaklarından mükerrer 35’inci madde kapsamında
amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre sorumlu tutulmuştu. Eklenen fıkraya ilişkin madde gerekçesinde
müteselsilen sorumlu tutulur.” denilmektedir. borçludan tahsil edilemeyen, dolayısıyla AATUHK’un mükerrer
35’inci maddesi kapsamında takip edilmesi gereken amme
Aynı Kanun’un “Kanuni temsilcilerin sorumluluğu” başlıklı alacaklarına açıklık getirildiği ifade edilmişti. Ancak Anayasa
mükerrer 35’inci maddesinde yer alan; Mahkemesinin söz konusu maddeye ilişkin 19.03.2015 tarih
ve E.2014/144, K.2015/29 sayılı iptal kararı neticesinde
“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler kanuni temsilciler VUK kapsamındaki kamu alacakları için
gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen VUK’un 10’uncu maddesi uyarınca; VUK kapsamında olmayan
veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği kamu alacakları için ise AATUHK’un mükerrer 35’inci maddesi
anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği uyarınca sorumlu tutulmaktadırlar.
olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu
Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Vergi İdaresinin uygulaması
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki Vergi İdaresi, öteden beri, şirket tüzel kişiliğinden tahsil
mümessilleri hakkında da uygulanır. edilemeyen borçların takibinde limited şirket ortakları ve
kanuni temsilcileri arasında öncelik-sonralık ilişkisini kabul
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, etmemiştir. Nitekim, Seri: A Sıra No: 1 Tahsilat Genel Tebliği’nde
kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara limited şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil
ait sorumluluklarını kaldırmaz. edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacaklarının takibinde;“6183 sayılı Kanun’un 35 ve mükerrer
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde
gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu 35’inci maddelerinde yer verilen sorumluluklar ile Vergi Usul
edebilirler.” Kanunu’nun 10’uncu maddesinde düzenlenen sorumluluk
nedeniyle yapılacak takiplerde ortak ve kanuni temsilcilerin
hükümleri tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin AATUHK takibinde bir öncelik sıralaması söz konusu olmadığından,
kapsamındaki sorumluklarını düzenlemektedir. ortaklar ve kanuni temsilciler hakkında yapılacak takiplere aynı
zamanda başlanılması gerektiği” belirtilmiştir.
Bu noktada, madde metinlerinde yer alan tahsil edilemeyen
veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı kavramlarını Vergi Dava Daireleri Kurulu ve Danıştay
açıklamak gerekir. Mezkûr Kanun’un 3’üncü maddesine göre; dairelerinin kararları
“Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: Amme borçlusunun Danıştay Dokuzuncu Dairesi ile Vergi Dava Daireleri Kurulu,
bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması Üçüncü, Dördüncü ve Yedinci Dairelerinin limited şirket tüzel
sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, kişiliğinden tamamen ve kısmen tahsil edilemeyen veya
haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarının, şirket kanuni
satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle temsilcisinden tahsili yoluna gitmeden şirket ortaklarının takip
tahsil edilemeyen amme alacaklarını, edilip edilemeyeceği konusunda verdikleri kararlar arasındaki
aykırılıklar içtihadın birleştirilmesi yoluyla giderilmiştir. İçtihadın
Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi: Amme birleştirilmesine konu olan kararların özetleri aşağıda yer
borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine almaktadır:
göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının
veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan Vergi Dava Daireleri Kurulu, Üçüncü, Dördüncü ve Yedinci
amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin Dairelerinin konu ile ilgili kararlarında yer verilen görüşlerden
anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip farklı olarak, Danıştay Dokuzuncu Dairesi 23.05.2012 tarih
muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan ve E.2009/1023, K.2012/2892 sayılı kararında; “Limited
tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,…” şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağının, öncelikle
kanuni temsilciden (müdürden) aranılması gerektiği, kanuni
ifade etmektedir.
Kasım 2019 Kasım 2019 9