Page 6 - EY-VG_Kasim_2021_v2
P. 6

faiz hesaplanmasını gerektiren açık bir düzenleme olmamasıyla   için faiz hesaplanmasının bir mükellef hakkı olduğu ve ilgili
                          2
          gerekçelendiriliyordu . Daha öz bir ifadeyle Devlet’in alacağını   düzenlemenin enflasyon karşısında mükellef nezdinde başkaca
          geç almasından kaynaklanan zararı telafisi mümkünken, vergi   bir zarara yol açılmaması amacına yönelik olduğu ortaya
          mükelleflerinin fazla veya yersiz vergi nedeniyle yoksun kaldığı   konulmuştur.
          tutar nedeniyle uğradığı zararın telafisi mümkün değildi. Bugün
          ise bu yaklaşım tamamıyla terk edilmiştir.          Bahse konu fıkra, faiz ödemesi için birtakım şartlar
                                                              ileri sürmekte ve faizin iade başvurusuyla ilgili evrakın
          İlk olarak ifade edilmesi gerekir ki hukuk devleti ilkesinin bir   tamamlanmasını takip eden üçüncü ayın sonundan
          sonucu olarak ve Anayasa’nın 125’inci maddesinde açıkça ifade   itibaren hesaplanmasını öngörmekteydi. Anayasa
          olunduğu üzere, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan   Mahkemesi’nin,14.05.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan,
          zararı ödemekle yükümlüdür.” Dolayısıyla haksız şekilde tahsil   10.02.2011 tarihli, E: 2008/58 ve K: 2011/37 sayılı kararıyla
          edilen verginin iadesinde faiz hesaplanması için bu konuda   anılan fıkranın anayasaya aykırılık teşkil ettiğinden iptaline
          Anayasa’nın anılan hükmünden başkaca bir düzenleme olmasına   karar verilmiştir. Bahse konu kararın gerekçesinde, yersiz veya
                       3
          dahi gerek yoktur . Gerçekten Danıştay’ın bu doğrultuda çeşitli   fazladan tahsil ile birlikte verginin mükellefler yönünden alacak
                               4
          kararlarına rastlanılmaktadır .                     haline geldiği, mükellefin iadeye kadar ilgili tutardan mahrum
                                                              bırakılmak suretiyle haksızlığa uğratıldığı, faizin başvurudan 3
          Nitekim, VUK’un 112’nci maddesine 4369 sayılı Kanun ile   ay sonra kadar geç ödenmesinin herhangi meşru bir gerekçesi
          dördüncü fıkra olarak eklenen ve 01.01.1999 tarihinde   olmadığı ve bu durumun mülkiyet hakkıyla bağdaşmayacağı
          yürürlüğe giren hüküm ile konuya ilişkin açık düzenleme   yönünde açıklamalar yapılmıştır. 6
                                    5
          vergi mevzuatımıza dahil olmuştur.  Anılan düzenlemenin
          gerekçesinde, “Bu madde ile fazla ve yersiz tahsil edilen   Anayasa Mahkemesi’nin mezkûr kararıyla iptal edilen fıkra,
          veya kanun gereği iadesi gereken vergilerin mükellefe red   sonradan 30.06.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6322
          ve iadesinde mükellef hukukunun gözetilmesi, enflasyonist   sayılı Kanun’un 14’üncü maddesiyle tekrar düzenlenmiştir.
          etkilerin mükellef alacağında yaratacağı aşınmanın giderilmesi   Düzenleme gerekçesinde, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili
          ve idarenin haklı ve yasal iade işlemlerinde gereksiz   kararının gerekçesinden bahsedildikten sonra düzenlemeyle
          zaman kaybının önlenebilmesi amacıyla düzenlemeler   faiz hesabının tahsil tarihinden itibaren başlatılacağı hususu
          yapılmaktadır.” denilmekle, iade edilmesi gereken vergi   vurgulanmaktadır. 7


          2  Örnek kabilinden, bkz. Danıştay 3. Dairesi’nin 14.12.1993 tarihli, E. 1992/1866 ve K. 1993/3667 sayılı kararı; Danıştay 4. Dairesi’nin
           16.02.1999 tarihli, E. 1998/725 ve K. 1999/439 sayılı kararı; Danıştay 9. Dairesi’nin 22.05.1996 tarihli, E. 1996/519 ve K. 1996/1886
           sayılı kararı, Danıştay 3. Dairesi’nin 02.12.2008 tarihli, E. 2007/1279 ve K. 2008/3820 sayılı kararı. Bu kararların gerekçesinde yer alan
           faiz ödenmesi için yasal bir düzenlemenin olmadığı savının esasen Anayasa Mahkemesi’nin 27.09.1988 tarihli, E.1988/7 ve K. 1988/27
           sayılı kararından kaynaklandığı yönünde, bkz. ÜSTÜN, Ümit Süleyman; “Mükellefe İadesi Gereken Vergilerde Faiz Uygulaması”, TBB Dergisi,
           S. 105, 2013, s. 180. Bahse konu kararların gerekçesinin aksine, iade edilecek vergilerde faiz uygulanması noktasında hukuken bir boşluk
           bulunmadığı yönünde, bkz. KUMRULU, Ahmet; “Vergi Davalarında Uygulanan Gecikme Faîzî Hakkında Düşünceler”, AÜHF Dergisi, C. 40, S. 1,
           Mayıs 1998, s. 249.
          3  CANDAN, Turgut; “Hukuka Aykırı Olarak Tahsil Edilen Verginin Geri Verilmesinde Faiz”, Mali Çözüm Dergisi, S. 118, Temmuz – Ağustos 2013,
           s. 164 vd.; KUMRULU, s. 249 vd.
          4  Örnek kabilinden, Danıştay 4. Dairesi’nin 06.10.2011 tarihli, E. 2011/5499 ve K. 2011/6892 sayılı kararı; Danıştay 4. Dairesi’nin
           20.01.2014 tarihli, E.2010/4477 ve K. 2014/261 sayılı kararı.
          5  Bahse konu düzenlemenin aslında yargı kararlarına istinaden iade edilecek vergileri kapsamadığı ve dolayısıyla bunlar için uygulanamayacağı
           yönündeki görüş için, bkz. ÜSTÜN, s. 219 vd. Vergi idaresinin de bu görüşte olduğu yönünde bir tespit için, bkz. HATİPOĞLU, Cengizhan;
           “Yargı Kararına Göre İade Edilecek Vergilerde Faiz”, İÜHFM, C. LXXII, S. 1, 2014, s. 437.
          6  Anılan kararın gerekçesinde şu açıklamalara yer verilmektedir: “Vergi, devletin vatandaşlardan kamu gücüne dayalı ve karşılıksız tahsil ettiği
           bedel olsa da idarece yapılmış olan vergi tahsilâtının fazla veya yersiz olduğu tespit edildikten sonra bu tahsilât, mükellefler için bir “alacak”
           haline gelmektedir.
            Alacak hakkı mülkiyet hakkı kapsamında kişilerin temel haklarındandır. Kişiler yanlış veya yersiz vergi tahsilatı nedeni ile belli bir süre
           mülkiyetlerinde olması gereken bir meblağdan kullanma, tasarruf etme ve harcama şeklinde yararlanma imkanından mahrum kalmaktadırlar.
           Bu süre zarfında enflasyon nedeni ile paranın değerinde oluşan aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu mülkiyetin tasarruf veya
           yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânı da bulunmamaktadır. Bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa
           uğratılmaktadır.
            İtiraz konusu düzenleme ile devlet fazla veya yersiz yapılmış tahsilâtlar ile hazinesinde tuttuğu meblağı kişilere iade ederken üzerinden uzun
           zaman geçmiş olsa bile talep tarihinden üç ay sonra başlamak üzere işleyecek faizi ödemektedir. Düzenleme ile elde edilen kamu yararı kamu
           için öncelikli, genel menfaatleri koruyan, kamu hizmetlerinin sürdürülmesi için zorunlu bir durum arz etmemekte, sadece devlete başkasının
           mülkü üzerinde sebepsiz ve karşılıksız biçimde tasarruf etme hakkını vermektedir.
            Fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde, tahsilâtın yapıldığı tarih yerine başvuru tarihinden üç ay sonra başlamak üzere işleyecek
           faizin ödenmesine ilişkin kural, kişinin belli bir dönem için faiz gelirinden mahrum kalması sonucunu doğurarak genel yarar ile kişi yararı
           arasındaki dengenin bozulmasına yol açmakta, bu durum hukuk devletinde korunması gereken mülkiyet hakkının ihlaline neden olmaktadır.”
          7  Anılan düzenlemenin gerekçesinde ilgili kısım şu şekildedir: “Düzenlemeyle, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde, mükelleflere
           tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak faizin ödenmesi sağlanmaktadır. Ancak, verginin fazla veya yersiz tahsil edilmesinin mükellefin
           beyanından kaynaklanması (örneğin hatalı beyanname verilmesi) hallerinde faiz, mükellefin hatanın düzeltilmesine dair müracaat tarihinden
           itibaren hesaplanacaktır.”

     6                                                  Kasım 2021
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11