Page 2 - EY-VG_Nisan_2020_v2
P. 2
Vergide Gündem
Abdulkadir Kahraman
COVİD – 19 günlerinde dijital hizmet vergisi
Berlin duvarının yıkılmasıyla demir perde sona ererken, sonrasında yaşanan
küreselleşme, gelişmiş tedarik zincirleri ve dijitalleşen ekonomi sayesinde daha entegre
bir dünya beklentisi üç yıl öncesine kadar yaygındı. Ancak bu durum Brexit’i takiben
tersine bir dünya düzeni tartışmalarına, arayışlarına dönüştü. Ülkeler iş birliği yerine her
alanda korumacı politikalar izlemeye başladı.
2008 yılındaki ekonomik krizin ardından vergi konusunda da küreselleşmeye bağlı
ekonomik işleyişe karşı, G20 liderliğinde OECD’nin BEPS aksiyonları ile uluslararası vergi
mimarisinin kuralları yeniden oluşturulmaya başlandı. Bunların başında “vergide şeffaflık
için otomatik bilgi değişimi”, “Çok Taraflı Anlaşma” ile binlerce ikili vergi anlaşması
envanterinin otomatik değişimi ve “dijitalleşen ekonomi vergilemesi” geliyor.
Türkiye’de dijitalleşen ekonomideki şirketleri vergileme konusunda uluslararası düzeyde
çözümü beklemeden Aralık 2019 itibarıyla birçok ülke gibi, 7194 sayılı Dijital Hizmet
Vergisi (“DHV”) Kanunu ile “dijital şirket vergilemesinde” bir sayfa daha açarak, DHV
uygulayan ülkeler kervanına katıldı. Ancak DHV ile dijital şirketleri vergileme yaklaşımı
daha karmaşık hale geldi. Çünkü (III) Nolu KDV ve stopaj uygulamasına, bir de DHV
eklendi. Önce DHV’yi incelemeye başlayalım.
DHV uygulaması ile ilgili açıklamalar 20.3.2020 tarihinde Resmî Gazete ile yayımlanan
Uygulama Tebliği ile yapıldı. Tebliğ açıklamaları oldukça geniş kapsamı olan bir Kanun ile
ilgili oldukça açıklayıcı bilgiler içeriyor.
Neden dijital hizmet vergisi?
Neden DHV, mevcut vergi kanunları bu şirketleri vergilemede yeterli değil mi? Maalesef
mevcut uluslararası vergileme mimarisi, küresel dijital şirketleri vergilemede yetersiz
kalıyor. Çünkü hem yerel hem de uluslararası vergi anlaşmalarının temeli “fiziki
işyeri” esasına bağlı. Özellikle ülkeler arasında çifte vergileme anlaşması var ise;
bir akit devletin mukimi olan şirketin diğer akit devletteki ticari faaliyet bir işyerine
atfedilemiyorsa söz konusu kazanç üzerindeki vergileme hakkı o şirketin mukim olduğu
devlete bırakılmıştır. Kaynak devletin o kazancı vergileme hakkı yoktur.
İşte bu nedenle, hükümetler bu sorunu aşmak için gelir üzerinden alınması mümkün
olmayan vergiyi, “dijital hizmet vergisi” ve benzeri adlarla ihdas etmek suretiyle “küresel
dijital şirketleri” vergileme yoluna gidiyor. Türkiye gibi Fransa ve İtalya’nın başını çektiği
Avrupa Birliği üyesi ülkeler de dijital hizmet vergisi uygulamasını benimsedi.
1 Mart 2020 itibarıyla yürürlüğe giren dijital hizmet vergisinin mükellefi, Türkiye’de
işyeri veya daimî temsilcisi olmadan Türkiye’den hasılat elde eden yurtdışında mukim
“küresel dijital şirketler” olarak tanımlandı. Diğer ülkeler gibi Türkiye de bu şirketler
“fiziki bir işyeri sahibi” olmasalar da Türkiye’den elde ettikleri hasılattan kaynak ülke
olarak pay almak istiyor. Kanunun en önemli gerekçesi kaynak ülke olarak Türkiye
pazarı verisini (data) işleyen “küresel dijital şirketlerin”, bunun karşılığında Türkiye’ye
vergi ödemesi felsefesine dayanıyor. Çünkü dijital çağın petrolü “veri” ve veri petrol gibi
işlenerek değer yaratılıyor.
Mükellef olma şartı ne?
Dijital şirketlerden hangileri mükellef olacak? 2019 yılında Türkiye’den elde ettiği hasılat
20 milyon Türk lirası ve dünya genelindeki hasılatı 750 milyon avrodan (veya muadili
yabancı para karşılığı Türk lirası) fazla olan “küresel dijital şirketler”in, 1 Mart 2020’den
2 Nisan 2020